istanbul

istanbul

Kareler: Frankfurt - II

İşim sebebiyle sık sık Frankfurt'u ziyaret ediyorum ancak çoğunlukla yanımda fotoğraf makinem olmuyor. Malum, iş ağır başlılık ister. Turist gibi omuzunda fotoğraf makinesi asılı olarak muhataplarının karşısına çıkarsan ciddiyetini kaybetmiş olursun. Yine de, son Frankfurt ziyaretimde küçük makinem Olympus xz-2 yanımdaydı.

Şehrin tam merkezinde, tren garının iki cadde arkasında bulunan Mainzer Landstrasse'deki bir restoranda Alman dostlarımla oturduğumda bu coğrafya için alışılmadık derecede boğucu bir sıcak hava hepimizi esir almıştı. Bu eski caddedeki güzel binalar, arkalarında yükselen gökdelenler tarafından gölgelenmeye başlamış. Avrupa'nın en önemli finans merkezlerinden biri olan Frankfurt artık para kokuyor. Dev finans kuruluşları tüm arsızlıklarıyla varlıklarını hissettiriyor bu şehirde.

Buyurun caddeden bir görünüme.


Ne demek istediğimi anlamışsınızdır. Finans kapitalin üretimi ve üreteni hoyratça ezip geçtiği günümüzde Frankfurt bu düzenin Almanya'daki temsilcisi durumunda. Yine de bu acımasız sistemin bazı güzellikleri veya güzel yan etkileri bulunuyor. Frankfurt, Almanya'nın en uluslararası şehirlerinden biri. İngilizce her yerde kulağınıza çarpıyor. Almanya'yı tanıyanlar bunun tipik bir durum olmadığını bilir. Büyük şirketlerin farklı milletlerden çalışanları bu şehire ülkenin geri kalanıyla kıyaslanmayacak derecede uluslararası bir atmosfer kazandırıyor.

Akşamüstleri plazalarından çıkan binlerce şık giyimli insan cafe ve restoranları doldurup dedikodu seanslarına başlıyor. Bu durum şehir merkezindeki sosyal mekanların tıklım tıklım dolmasına sebep oluyor. Opera binasının altındaki cafe benim için en güzellerinden biri.


Çok estetik bir bina olan Opera şehrin merkezinde ayrıcalıklı bir meydanı dolduruyor. Yukarıdaki fotoğraf teknik olarak çok başarılı değil ama Opera'yı ve altındaki cafe'yi gösteriyor.

Kısa da olsa Frankfurt gözlemlerimi paylaşmak istedim, iş güç arası pirekare çalışması bu kadar oluyor!


Hiç yorum yok: