istanbul

istanbul

İzlenimler: Münih

İş amaçlı bir gezide yolum Bavyera eyaletinin başkenti Münih'e düştü. Şehri gezip biraz havasını soluyabilmek için çok kısıtlı zamanım olduğundan ancak şöyle bir sokaklarında yürüyebildim. Alp dağlarının eteklerinde kurulmuş yaklaşık 500 metre rakımlı bu tarihi şehir karlı bir kış gününde kendisini bana tanıttı.

Otelim şehir merkezinde olduğundan akşam inmeden bir fırsat yaratıp kendimi sokaklara attım. Gotik mimarinin hakim olduğu tarihi binaların süslediği şehir silüetini görebilmek için Münih'in en eski kilisesi olan Aziz Peter'in (Peterskirche) çan kulesine tırmandım ve şehir merkezinin manzarasını aşağıdaki gibi görüntüledim.


Bir buçuk milyondan az nüfusu ile Münih orta boy bir şehir.

Aziz Peter kilisesi de şehrin ana meydanı sayılan Marienplatz'ın hemen yanıbaşında. Bu meydana hakim olan yapı ise yeni belediye binası (Neues Rathaus) Adının "yeni" olması sizi yanıltmasın, 19. yüzyılda yapılmış Gotik bir binadan bahsediyoruz. Bakınız aşağıdaki resim.


Belediye binasının biraz ilerisinde şehrin katedrali olan Frauenkirche yükseliyor. Köln katedralinin çok kaba bir kopyası gibi duran bu yapıyı pek beğenmedim ama azameti insanı etkiliyor. Estetik olarak yorumu size bırakıyorum.


Bir sürü Gotik yapı ile sarmalanmış bu şehir merkezinde başka ne var? Bizim alışılageldik şehirlerimizin tersine mesela çok büyük bahçeler var. İstanbul'un göbeğinde kalabilmiş Göztepe parkı veya Taksim gezisi gibi bir avuç yeşilliği bile tırtıklamaya çalıştığımız düşünülürse Münih'in İngiliz Bahçeleri'ne (Englischer Garten) gıpta ile bakmamak mümkün değil.


Yukarıda Münih bahçelerinde gezen atlı polisleri görüyorsunuz.

Biraz da yeme-içme kültürüne değinelim. Almanya'nın geleneksel düğüm şeklindeki, üzeri tuzlu ekmekleri (Brezel) burada da çok popüler. Keskin soğukta dolaşmaktan yorgun düştüğümde aşağıdaki pastacıya girip bir fincan çay eşliğinde bir brezel yedim.


Bu güzel ekmeği pastacının amblemi olarak görüyorsunuz.

Tabii, işin en can alıcı noktasını sona sakladım: bira ve sosis. Bira içmek burada ciddi bir iş. Çeşit çeşit domuz sosisleri de ayrı bir kültür. Doğrusu, hava çok soğuk olduğu için canım hiç bira içmek istemedi ancak şehrin her köşesinde tarihi bir biracı bulabildiğiniz için en çok tüketilen içeceğin bu olduğunu anlıyorsunuz.


Yukarıda Augustiner birahanesini görüyorsunuz. Münih'in en eski bira üreticilerinden birisiymiş Augustiner ve 1300'lü yıllardan beri bu işi yapıyormuş.

En iyi isim yapmış bira restoranlarından birisi Der Pschorr. Marienplatz'ın hemen yakınındaki Viktualienmarkt'ta bulunan bu mekan, Bavyera mutfağı tadılacaksa listenin başındaki isimlerden. Bu arada, Viktualienmarkt da şehrin göbeğinde en kaliteli yiyeceklerin satıldığı bir gurme pazar yeri.

Biz yine yazılışı da söylenişi de zor olan Der Pschorr'a dönelim.


Yoğun kar yağışı sonucu bembeyaz olan şehrin akşamında bu güzel restoranı dışarıdan fotoğrafladım. Sonra, bir de içerisini çekeyim diyerek kapısından girdim.


Tipik Bavyera tarzını yansıtan sıcak bir mekan. Zamanım olmadığından bir şey yemedim ama mutfağının iddialı olduğu söyleniyor.

Almanya'nın Avusturya sınırına yakın bu dağ şehrinden son fotoğrafım yeni belediye binasının kar yağarken akşam görüntüsü.


Sanırım Münih'in bütün güzelliklerini takdir edebilmek için iki gün ayırmak gerekir. Benimkisi iş arası şehir gezintisi olduğundan bu kadarla idare ettim, ne yaparsınız?